Güncelleme: 10 Ağustos 2022
7 Ağustos 2022 tarihinde bu kabri bir kez daha ziyaret ettik ve çevredeki binaların bir kısmının yıkılmış olduğunu gördük. Edindiğimiz bilgiye göre Yıldırım belediyesi buradaki kabirleri binalar arasından kurtarmak için bir proje başlatmış.
Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, konuyla ilgili olarak. “Emir Sultan Hazretleri’nin dervişi olarak bilinen sufi şair Aşık Yunus’un üç apartman arasındaki boşlukta bulunan […] türbesini ortaya çıkarmak için gerekli kamulaştırmaları yapıp yıkım işlemini tamamladık.” demiş.
Yunus Emre’ye izafe olunan Bursa’daki mezar, Emir Sultan civarında, Kara Abdurrazzak mahallesinde yer alıyor. Zamanında burada bir Sa’di tekkesi varmış ama günümüze, dört tarafı apartmanlarla çevrili küçük bir avlu kalmış. Türbenin girişi iki apartman arasındaki dar bir koridordan sağlanıyor. Nezihe Araz, bu türbenin kır menekşelerinin Erzurum’un kekikleri misali ünlü olduğunu söylemiş (3). 2021 yılı Ağustos ayında yaptığımız ziyarette biz bu menekşeleri göremedik. Aksine, apartmanlar arasında kalan tek toprak parçası olan kabirleri kedilerin işgali altında bulduk.
Önceleri Kara Abdürrezak Efendi (Karamazak) türbesi olarak bilinen türbenin günümüze kalan 40cm x 70cm boyutlarındaki yazıtından anlaşıldığına göre, Yedekçizâde Ali Efendi tarafından 1143 H. (1730/31) yılında burada ahşap ve zemini çini döşeli bir türbe yaptırılmış ise de, yıkılmış ve çevre apartmanlar arasında sadece dört mezar kalmıştır. Yazıtta, bu mezarlardan birincisinin Yunus Emre’ye, ikincisinin Aşık Yunus’a ve üçüncüsünün de Abdürrezak Uşşak Serbülendî’ye ait oldukları belirtilmektedir. Dördüncü mezarda kimin gömülü bulunduğu belli değildir. Yazıtının son dizesinde “Üç kabri kıldı ma ‘ımır lilklh Ali Efendi” biçiminde tarih düşürüldüğüne göre, bu dördüncü mezar sonradan, türbeyi yaptıran Ali Efendi için eklendiği tahmin edilmektedir (2). Türbede yer alan üç kabir başında Melâmî-Hamzavî taşı şeklinde taş vardır. Gölpınarlı taşların son zamanlara ait olduğunu söylüyor (1, 6).
Şeyh Ahmed Izzî-zâde Seyyid Abdu’l-Lâtif, Hülâsatül- Vefeyyâtadlı eserinde bundan kısaca söz ettiği gibi, Rıza Tevfik Bölükbaşı da (Peyam gazetesinin îlâve-i Edebiyesi, 19 haziran 1329) de, bu türbeyi ziyâret ederek, ona ait tafsilât vermiştir (1, 4).
Aşık Yunus
Aşık Yunus’la ilgili bilgilere, Niyazi Mısri’den itibaren halveti kaynaklarında rastlanmaktadır. Aşık Yunus’u ilim ve kültür hayatına taşıyan, tanıtan ve hakkında araştırmalar, tartışmalar yapılmasını sağlayan isim Rıza Tevfik’tir. Daha sonra Fuat Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Faruk Kadri Timurtaş, Turan Alptekin ve Mustafa Tatçı gibi araştırmacılar, konu etrafında makaleler ve kitaplar yayınlamıştır (7).
Mustafa Tatçı, bu türbe ile ilgili olarak şunları aktarır (5):
Âşık Yunus, Bursalı olup H. 843/M. 1439 senesinde vefat etmiştir. Bir Kübrevi dervişi olan Bursalı Âşık Yunus, şiirlerinde Emir Sultan Hazretlerini övmektedir. Şol cennetin ırmakları, derli ne ağlayıp gezersin burda, sordum sarı çiçeğe, adı güzel kendi güzel Muhammed, Dertli dolap gibi çok tanınmış olan ve sevilerek okunan bazı ilahilerin sahibi Âşık Yunus’tur. Âşık Yunus’un Bursa’da Kara Abdürrezzak (Karamazak) mahallesindeki kabrinde, Bizim Yunus’a ait bir de makam vardır.
Tarihçe ve Rivayet
Halim Bâki Kunter, bu türbe ile ilgili olarak Bursa Sa’di dergahı son şeyhi İsmail Hakkı Efendi’den şunları aktarmıştır.
Yunus Emre ve Aşık Yunus’un mezarları birer makamdır. Vaktiyle burada yalnız Kara Abdürrezzak Efendi’nin mezarı bulunuyormuş. Babamın anlattığına göre meşhur Misrî-i Niyazi Hazretleri Limni adasına sürülmeden önce Cuma günleri Emir Sultan’ı ziyarete gelirmiş.
Bu zat Emiri ziyarete gelir ve dönerken başını Karamazak aralığına çevirerek “Buradan Yunus’un kokusu geliyor” dermiş. Bir Cuma günü yanındaki ihvan ve dervişleri Yunus’un makamını göstermelerini Şeyh Mısrî’den niyaz etmişler. Mısrî-i Niyazi, Abdürrezzak mezarının alt tarafını işaret edince yanında bulunan Bursa zenginlerinden Yedekçizade Ali Efendi derhal buraya kitabeli bir türbe ve iki mezar taşı, sandukalar yaptırarak Bursa’da şem’i Yunus’u uyandırmıştır.
Meşrutiyetten birkaç yıl önce saraydan Cemile Sultan da bu türbeyi ziyaret ederek on beş sarı lira sarfıyla yeniden tamir ettirmiştir.
Hicri 1200 (miladi 1786) tarihine kadar burası yalnız türbe olarak kalmıştır. Ceddim Hacı Esad efendi türbenin yanına bir zaviye yapıp Sa’di tarikatı ayinlerine başlamıştır. O vefat edince tekkeyi oğlu şeyh Tevfik efendi şenletmiş, bu da göçünce amcam şeyh Şükrü Efendi tekke postnişini olmuştur. Bundan sonra tekke bana kalmıştı. Lağvedilinceye kadar -helal olsun- Yunus’un hizmetlerini ben görmüştüm (6).
M. Fuad Köprülü, Niyazi’nin ölümünden sonra, ona saygı besleyen Bursalı İsmail Hakkı’nın, mutlaka bu rivayeti anması gerekirdi diyerek bu rivayeti kabul etmez (4).